Korona döneminde Türkiye’ye dönmek, ismini verdiğimiz yazı serimizin üçüncüsü yayında.
04 Nisan’da geldiğimiz Adıyaman’da Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı yurttaki odalarımıza yerleşmemiz ve karantina şartlarıyla ilgili detayları bu yazımda sizlere aktaracağım.
04 Nisan gecesi yaklaşık saat 23.30 gibi yurttaki odalarımıza yerleşme işlemlerimiz bitmişti. Odamıza girdiğimiz andan itibaren bizim için yapılan hazırlığın ne denli büyük olduğunu fark ettim. Daha önce izlediğimiz olumsuz videolardaki algı yurt binasına girdiğimiz ve odalarımızla karşılaştığımız andan itibaren anda yıkılmıştı. Cümleyi çoğul kuruyorum çünkü, buradaki süreçte sohbet ettiğimiz karantina arkadaşlarımızın da düşünceleri bu yönde.
Tüm odalar aynı mimariyle dizayn edilmişti. Odalar; 1 yatak odası, 1 çalışma odası, 1 giriş holü ve banyo/tuvaletten oluşuyordu. Ayrıca, girişte eşya ve kıyafet yerleştirmek için büyükçe gardroplar ve bir de küçük buzdolabı da bulunuyor. Odalar normal zamanda 4 öğrenciye hizmet verirken, şimdi her karantina altındaki kişi bu odalarda tek başına kalıyordu. Her odanın kapısına, koridora çıkabilmemiz için birer sandalye bırakılmıştı. Normal şartlarda karantina altındaki kişilerin odalarının dışında, kapılarının önünden başka bir yere gitmeleri yasak. Ama, bunu ülkemizde uygulamak oldukça güç.
Odaya girdiğimde, kişisel bir hijyen ve temel ihtiyaç paketi ile karşılaştık. Bu paketlerde, ıslak mendil, havlu kağıt, tuvalet kağıdı, diş fırçası ve macunu, tırnak makası, çöp torbası, çamaşır suyu, toz bezi, kalıp ve sıvı sabun, terlik, çay, şeker ve su ısıtıcısı gibi bir kaç malzeme daha vardı. Yemeklerimiz odada bizi bekliyordu. Yemeğin yanında, su ve meyve suyu da vardı. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, hoşgeldiniz diye başlayan ve karantina sürecinde bize yardımcı olacak bilgilerin yer aldığı bir not da odamıza bırakılmıştı. Odalar biz gelmeden önce temizlenmiş. Tüm diğer yataklar boşaltılmış, yeni çarşaflar ve yorganlar koyulmuştu. Odalar yine bizden önce temizlenmiş ve dezenfekte edilmişti.
Sabah uyandığımda kapıdaki sandalye üzerinde kahvaltımı aldım. Kahvaltı 8-9 arası, öğlen yemeği 12-13 arası, akşam yemeği 17-18 arası dağıtılıyor. Kahvaltı bana yeterli gelirken, bazılarına yetersiz geldiğini öğrendim. Günde 2 defa 1,5 litrelik su veriliyor. Yemekler de iyi ve doyurucu. Her öğün 1 ekmek veriliyor. Bana, günde 3 öğün, 3-4 çeşit yemek, 1 ekmek ve 3 litre su çok geldiği için kendimce bir çözüm bulmaya çalıştım ve kapıya not yazdım. Böylece aşırı gıda stoğunu ve ısrafını önlemeyi amaçlıyorum.
Yemekleri tam korunaklı kıyafetlerle, tek kullanımlık köpük tabaklarla dağıtıyorlar. Genelde, tatlı, içecek ve meyve de oluyor. Kantinden alışveriş yapma şansımız var. Günde 1 kez sipariş almaya geliyorlar, verilen sipariş diğer gün odamıza getiriliyor. Para alışverişini azaltarak, virüsün yayılmasını engellemek için tek seferlik ödeme yaptık. Buradan çıkarken tekrar muhasebe edilecek ve alacak, verecek konusu netleştirilecek.
Buraya geldiğimiz ilk günün ortasında odalarımızı pompalarla dezenfekte ettiler. Diğer günlerde koridorlar yine aynı ekip tarafından dezenfekte ediliyor. Odaların havalandırılması konusunda anonslar yapılıyor. Çarşamba günleri, kullandığımız çarşaf, yorgan ve yastık kılıfları yenileri ile değiştiriliyor. Bu çarşafları poşetlerle teslim ediyoruz, sökme takma işlemini biz yapıyoruz. Aynı şekilde odalarımızın temizliğinden de biz sorumluyuz. Odalarda paspas, çamaşır suyu, toz bezi gibi ekipmanlar mevcut. Sanırım temizlik konusunda insiyatifi bizlere bırakarak, personelin olası virüs sorunlarına karşı korunması amaçlanmış.
Her gün öğleden sonra bir doktor ve bir hemşire oda, oda gezerek rutin kontroller yapıyorlar. Kontroller sadece, semptom belirtisi gösterip göstermediğimiz ve ateş ölçümünden ibaret. Yani, çantanızda ilk gelirken içeri ağrı kesici soktuysanız ve virüsü gizlemek istiyorsanız bunu yapabilirsiniz. Bu konu suistimale çok açık. Ülkeye döndüğümüzde ya da yurtta bulunduğumuz süre içinde bizlere bir covid-19 testi yapılmadı. Ayrıca, sizi ziyarete gelen doktor, hemşire ikilisi diğer hastalıklarınız için de basit ilaç tedavileri sunmayı vaat ediyorlar. Ancak, benim kaburga kemiğimde çatlak olmasına rağmen bir tedavi önermediler. Bununla beraber, ilaç da verilmedi. Bu konuda doktorları, yetersiz bulduğumu söyleyebilirim. İnisiyatif almak istemiyor gibiler.
Son olarak, yatma ya da kalkma saatinizle ilgili bir kısıtlama yok. Buradan bulunduğumuz şehirlere seyahat için de otobüsler ayarlanıyor. Bunların ücretlerini ise karantinada kalanlar ödüyor.
Kısacası, devlet kurumundaki karantina süreci çok iyi yönetiliyor. Şartlar gayet uygun ve konforlu. Özel hücre hapsinde gibisiniz. Bu dönemde Türkiye’ye dönmekten çekinenlere ya da süreci merak edenlere umarım yardımcı olabilmişimdir.
Hoşçakalın.